Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan yanlış ve gereksiz antibiyotik kullanımının gelecek nesiller için oluşturacağı tehditleri bilmek önemlidir.

Peki doğru antibiyotik kullanımı nasıl olmalıdır, bunlara değineceğiz.
20. yüzyılda geliştirilen ilk antibiyotik olan penisilinin hayatımıza girmesiyle tedavisi mümkün görünmeyen bakteri kaynaklı hastalıklar, hayati tehlike boyutundan çıkmıştır. Devrim niteliğinde görülen antibiyotikler, her geçen yıl çeşitleri ve sayıları artarak piyasaya sürülmüştür. Ayrıca antibiyotiklerin kullanımı sonucunda gözlenen hızlı ve etkili iyileşme hasta memnuniyetini arttırmıştır. İnsanlar hastalandığı zaman hastalığın kaynağının ne olduğunu gözetmeden bir an önce iyileşme arzusu ile antibiyotik almaya başlamış ve iyileştiği an ilacı kullanmayı kesmiştir. Bu aşırı ve kontrolsüz kullanım antibiyotiklerin etkinliğinin azalmasına yol açarak yeni nesil antibiyotiklerin geliştirilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Ancak yeni nesil antibiyotiklerin de etkisinin zaman içinde tükeneceği öngörülmektedir. Tüm bunlara sebep olan antibiyotik direnci nedir sorusunu yanıtlayalım.
Bakteriler çevrelerindeki değişikliklere hızla adapte olabilen canlılardır. Aşırı miktarda ya da yanlış ilaç kullanımı, bakterilerin hayatta kalması için kullanılan antibiyotiği tanımasına yardımcı olur. Antibiyotik direnci bu durumun sonucudur diyebiliriz. Belirli bir antibiyotiğe karşı oluşan direncin, bahsedilen antibiyotiğin tedavi dozunda hedeflenen bakterilerin çoğalmasını engellemediği ve bu bakterileri öldürmediği tespit edilmiştir. Yani dirençli bakteri, dirençli olmayana göre daha tehlikelidir. Bu konuda asıl tehlike, yoğun bakımda tedavi gören ve bağışıklık sistemi doğuştan ya da herhangi bir hastalık nedeniyle zayıf olan kişiler içindir. Dirençli bakteri ile enfekte olan kişilerin hastanede yatış süresi uzar, komplikasyon gelişme olasılığı artar. 
Ülkemizde antibiyotik alımı reçetesiz mümkün değildir. Antibiyotik alımına reçete kısıtlaması, antibiyotik direncinin engellenmesi için önemli bir adımdır. Antibiyotik direnci ile savaşmak için atılması gereken bir diğer adım, hastaların daha fazla bilinçlendirilmesidir. Hastaların bir kısmı, doktora reçetesine antibiyotik yazmadığı gerekçesiyle tepki gösterir ve hatta doktora sadece antibiyotik yazdırmak için gidenler dahi olur. Bu hastalar hem kendi hem de toplumun sağlığını tehdit eder. Unutulmamalıdır ki hastalık sadece bakteri kaynaklı değil, viral, fungal ya da çok farklı sebeplerden dolayı da meydana gelebilir. Örneğin, viral bir hastalığın antibiyotik ile tedavi edilmesi imkansızdır. Antibiyotik sadece doktorun muayenesi ve gerekli tetkikleri değerlendirmesi sonucu tedaviye eklenir. 
Bahsedilmesi gereken ve ihmal edilen diğer bir konu antibiyotiğin kullanımıdır. Antibiyotiklerin günlük kullanımı her zaman aynı periyotlarda olması gerekir.  Kullanım süresi genellikle 5 günlük, 1 haftalık, 2 haftalık olabileceği gibi  daha uzun sürelerde de  olabilir. Doktorun belirlediği istisna durumlar hariç normal şartlarda antibiyotiğin tamamının tüketilmesi gerekir. Kişi, ilk günlerde iyileşmeye başladığını hissetse bile ilacı bir anda kesmesi doğru değildir. Bu şekilde kullanmak antibiyotik direnci oluşumuna sebebiyet verir.
Tüm bu bahsedilen durumlar dikkate alınmalıdır. Sonuçta antibiyotik direnci ile mücadele etmek hepimizin görevidir.