Aynı zamanda metabolik sendrom olarak bilinen insülin direnci, insan vücudunun kaslarında, yağında ve karaciğerde bulunan hücrelerin insüline doğru şekilde tepki vermediği ve bu nedenle enerji için kandaki glukozu kullanamadığı durumdur.
Pankreas, kanda artan glukoz seviyelerini telafi etmek ve hücrelerde oluşan direnci kırmak için sürekli daha fazla insülin üretir. Bu da zamanla kan şekeri seviyesinin yükselmesine neden olur.Ortalamada her üç insandan birisini etkilediği görülen insülin direnci sendromu obezite, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve tip 2 diyabet gibi tıbbi sorunlara yol açabilir.
İNSÜLİN DİRENCİNİN NEDENLERİ VE RİSK FAKTÖRLERİ
Ailelerinde insülin direnci veya tip 2 diyabet hastası olan bireylerin genetik faktörler nedeniyle insülin direnci geliştirmesi ihtimali daha yüksektir.
Bununla birlikte egzersizden uzak, hareketsiz bir yaşam tarzı ve fazla kalori içeren diyetle beslenme gibi çevresel faktörler de insülin direncinin gelişimine katkıda bulunmaktadır. Kas, yağ ve karaciğer dokuları insülin direncinden en çok etkilenen dokulardır. İnsülin direnci riskini daha artıran faktörler arasında
Bu durumu daha olası hale getirebilecek şeyler şunları içerir:
• Özellikle karın bölgesinde yağlanma şeklinde görülmesi,
• Obezite,
• Aktif olmayan yaşam tarzı,
• Karbonhidrat ağırlıklı diyet,
• Gestasyonel diyabet,
• Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması hastalığı ve polikistik over sendromu gibi sağlık koşulları,
• Ailede diyabet geçmişi,
• Sigara içme,
• Etnik köken,
• İleri yaş, özellikle 45 yaş sonrası,
• Cushing Sendromu ve akromegali gibi hormonal bozukluklar,
• Steroidler, antipsikotikler ve HIV ilaçları gibi ilaçlar,
• Uyku apnesi gibi uyku sorunları.
İNSÜLİN DİRENCİ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Bir kişide insülin hormonuna karşı direnç gelişimi sonrasında diyabet (şeker hastalığı) tablosuna benzer şekilde birçok belirti ve bulgu ortaya çıkabilir:
• Cilde renk veren pigmentlerin artışından ötürü koyulaşma
• Deride yumuşama
• Hızlı ve aşırı kilo alma
• Kilo vermede sıkıntı yaşama
• Adet düzensizliği
• Aşırı tüylenme
• Kendini enerjisiz hissetme, sabahları yorgun kalkma
• Yemeklerden sonra uyku basması
• Konsantrasyon ve algılama güçlüğü
• Soğuk terleme ve üşüme
• Vücut direncinde azalma
• Hızlı yeme, sık ve çabuk acıkma
• Baygınlık hissi
• Tatlı krizleri
• Elde ayakta titreme
• "Az yediğim halde kilo veremiyorum" tarzı şikâyetler
İNSÜLİN DİRENCİ TEDAVİSİ NASILDIR?
İnsülin direnci tedavisinde öncelikli adım, yaşam tarzı değişiklikleridir. Tıbbi beslenme tedavisi, egzersiz ve hareketin artırılması, uyku düzeninin sağlanması ve sürdürülebilir olması önemlidir. İnsülin direnci tedavisinde tıbbi beslenme tedavisi; bireyin yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivite ve yaşam şekline göre kişiye özgün olarak belirlenir.
• İnsülin direnci diyeti tüm besin ögelerini yeterli ve dengeli bir şekilde içermelidir.
• Kısa dönem şok programlar uygulanmamalıdır.
• Vücut ağırlığının 6 ayda yaklaşık %5-10’unun azaltılması hedeflenmelidir. Bireyin günlük mevcut kalori alımı hesaplanmalı ve ortalama 400-600 kcal azaltılmalıdır.
• Haftalık 0.5-1kg ağırlık kaybı hedeflenmelidir.
• Sürdürülebilir, uygulanabilir ve lezzetli bir program hazırlanmalıdır.
• İnsülin direnci diyeti 4-6 öğünden oluşmalıdır. Sık aralıklarla beslenme bir sonraki öğünde fazla yemeyi önler.
• Günlük protein alımı toplam kalorinin %20-35’ini oluşturmalıdır. Proteinin yeterli miktarda alınması tokluk hissi ve yağsız vücut kitlesini koruması açısından önemlidir.
• Günlük kalorinin %25-35’i de yağlardan alınmalıdır.
• Yağda eriyen vitaminlerin emilimi( A, D, E, K) olumsuz etkilenebileceğinden yağ oranı çok azaltılmamalıdır.
• Günlük kalorinin %50-65’i de karbonhidratlardan alınmalıdır.
• Basit karbonhidratlar yerine(şeker gibi), kompleks karbonhidratlar (tam tahıl ürünleri, baklagiller) tercih edilmelidir.
Yaşam tarzı değişikliğini uygulayamayan veya yarar görmeyen hastalara bazı ilaçlarla tedavi önerilebilir. İştah ve hafif kilo kaybı etkisi gösterir. Metformin özellikle HbA1c % 5.7-6.4 arasındaki açlık ve/veya tokluk kan şekeri normal sınırın üzerinde olan, gebelik diyabeti öyküsü bulunan, vücut kitle indeksi 35’ten büyük hastalarda diyabet gelişme riskini %30 azaltmaktadır.
İnsülin direnci tedavisinde öncelikle bir kan testi yapılarak direnç seviyesi ölçülür. Direncin yüksek olduğu kişilerde 2-3 ay ya da en fazla 6 aylık tedavilerle seviye normale döndürülebilir. İnsülin direnci seviyesi normale döndüğünde de kilo vermenin önündeki engeller kalkmış olur. Dolayısıyla hastaların hızla iştahları kesilir ve kilo verir. Buna ek olarak da kalp hastalığı, kanser tiplerine yatkınlık ve şeker hastalığı da önlenmiş olur.
İnsülin direnci tedavisinde ilaçların da rolü büyüktür. Sağlıklı bir beslenme ve egzersiz programı ile birlikte gerekli ilaçlar kullanıldığı zaman kişi kilo vermeye başlar. İnsülin direncini önleyen ilaçlar şeker tedavisinde de kullanılan ilaçlardır ve 2-3 ay içinde insülin direnci kontrol altına alınıp, seviyesi tamamen normale getirildikten sonra ilaç tedavisi sonlandırılır. Böylece kilo alımı, aşırı yağlanma, damar yağlanmaları, ateroskleroz yani damar sertliği, kalp damar hastalığı riskleri, karaciğer yağlanması riski, özellikle risk altındaki insanlardaki diyabet hastalığına doğru gidişat tamamen engellenmiş olur. Özellikle şeker hastalığı riski taşıyan hastalarda insülin direnci tespit edilip, doğru tedavi uygulandığında hastalık hiç başlamadan önlenmiş olur. Bu nedenle insülin direnci zamanında tedavi edildiğinde şeker hastalığı riskini ortadan kaldırmak mümkündür.